top of page

 

BURADA MISIN?

 

Görmek, duymak pek güzel meziyetlerdir değil mi? Bunların yaşamsal önemlerinin yanında, yaşayamama sebepleri de olabileceğini söylesem ne düşünürdünüz? Göremeyen ya da duyamayan birinin herhangi bir anını deneyimleyebilseydiniz ne hissederdiniz? Görerek ve duyarak kontrol ettiğiniz her şeyi, artık kontrol edemez hale gelseniz ne olurdu? Tüm bunlar yani kontrollerin yok oluşu, savunmasız hissettirirken sizi, bir yandan da özgürlük vaat eder miydi? Kontrol ettiğiniz her şeyden uzaklaşmak; savunmaktan, mücadeleden, öngörme zorunluluğundan… Bunlar yoksa, an var, deneyimleyebildiğin kadar yaşam var diyebilir miyiz?

 

 

Körsün, dans ettiğini hayal et…müziği duyduğunda bedenini ona kaptıracak kadar özgürsün. Her bir notanın duygusuyla, kendi bedeninin içinden bakarsın tüm olup bitene.

 

Gözlerinden değil tüm bedeninden bakarsın yaşama.

 

Sağırsın, dans ettiğini hayal et…duymadığın bir müzikte yalnız yönelmeyi görür ve hissedersin. Tüm bedeninle duyarsın olmayan müziği.

 

Kulaklarınla değil tüm bedeninle duyarsın yaşamı.

 

 

Sen şimdi, hiç bu denli dile gelmediğini düşünmüş, hiç kendini büsbütün böyle duyarlı görmemiş, hiç bu kadar yaşadığını hissetmemişsindir.

 

Engelsizliğin senin en büyük engelindir belki.

 

Görmenin ve duymanın sakatlayan yanı, yaşadığını duyumsayamamaktır belki.

 

İçindeki sessizlikten haberdar olup bir başkasının sessizliğini duyma fırsatını bulursun belki sağırlaşırsan ve belki yine içindeki karanlık bir başkasının karanlığıyla birleştiğinde ruhun kamaşır.

 

Bir tango aç şimdi, hatta bu “oblivion” olsun… bir çeşit hafızasızlık olsun yaşam, sadece bir an için… körleş, sağırlaş, adımlarının yere değdiği nokta kadar bil tüm yaşamı… tuttuğun el kadar olsun hissettiğin sıcaklık, sürüklen, ak, değiş, dönüş, yık, yap, yağ, gürle, es…sadece eyle ve tangon sonsuzluk olsun evren gibi…

 

 

Artık tango zamanı… fakat kör ve sağır… çünkü en çok ona yakışıyor çaresizliğinden çare yapmak, kederinden sevinç, umutsuzluğundan umut…ancak böyle zamanlarda en içten dile gelir söylemek istediklerin…ki söz artık dilin nesnesi değildir…o da bedeninindir…tüm bedeninle konuşursun…en yalın, en sahici, tam paylaşmak istediğin gibi, yaklaşık ifadelerden kurtulursun, dünyanı sığdıramadığın kelimelere ihtiyacın yoktur…Tango, fakat kör ve sağır, kendine olan merhametin, güvenin ve her şeye rağmen sevgindir… Tango, varlığını, olduğun gibi kabullenişindir.

 

 

Engelsiz olduğunu düşünmekten vazgeç.

 

Belki hiç duymamış ve görmemişsindir hiçbir engelin yokken… Çaresizliğini henüz bilmiyorsundur...

 

En büyük engelin belki beynindir, düşüncelerin… Evet belki “ezeli bir şifadır aldanmak” fakat “yaşamak biraz da kendini sevmek değil midir?”

 

                                                                     

                                                                    Ezgi Turmuş Binici –Arjantin Tango Eğitmeni

 

 

 

 

TANGOSAM

            Hoşgeldiniz..

bottom of page